Recent Posts

30 Mayıs 2010 Pazar

HAVUÇLU MUFFIN



Her doğum günümde garip bir duygu kaplar içimi. 1 yaş daha yaşlanmanın hüznü filan değil ama; sanki o gün her günden farklı olmak zorundaymış gibi; saatler avcumun içinden kayıyormuş gibi...  Eğer güzel şeyler olmazsa o gün boşa gidecekmiş de 1 yıl daha beklemek zorunda kalacakmışım gibi!

Çok özenirim o yüzden. Daha önce giymeyip özel zamanlara sakladığım veya kendime gerçekten yakıştırdığım güzel kıyafetlerimi giymeye çalışırım. Daha önce hiç gitmediğim ama merak ettiğim yerlere gitmeye çalışırım. Daha önce yemediğim ilginç şeyleri yemeye çalışırım.

Kendime başka nasıl türlü bir ödül verebilirim? Nasıl kendime sürpriz yapabilirim, şaşırtabilirim?

Kalabalık kutlamaları da sevmem mesela. Çünkü o kadar çok insanı memnun etmekle uğraşmak istemem; onlarla ilgilenmek istemem açıkçası. Benim günüm o gün yahu, kimseyle uğraşamam, kendimle ilgilenmeliyim! Önemli olan insanlar değil, mekan da değil aslında; ben o gün nerede ve kiminle olmak istiyorsam öyle olması...

Geçen Salı doğum günümdü.
Aynen anlattığım gibi 3 kişilik bir parti kurguladım.Ben, Miyaw, Boncuk...
Boncuk benim 12 yaşımdan beri arkadaşımdır; yıllar sonra izini sürüp bulduğum. İyidir hoştur. Kötü gün dostudur. Bu güzel günümde yanımda olmaması önemli değildir. Yine de kendisine bir çift lafım mevcuttur.

Mekanın önemli olmasına bozulup gelmeme kararını bana mail atmak suretiyle bildirdi. Çok kurumsaldır da kendisi :)
Şu an açıklıyorum; pişman değilim :) Seni memnun etmeye uğraşmadığım için pişman değilim, çünkü benim günümdü o gün. Tıpkı senin doğum gününde sen kendini özel hissedesin diye uğraştığım gibi, senden de aynı şeyi beklediğim için ise çok üzgünüm. Sen sanırım İstanbul'lu oldun artıkın. Ben hala Çukurova'lıyım, kafam ve kalbim öyle çalışmakta.

Hala iki elin parmaklarını geçmeyen sıkı dostlarımdan lafımı esirgemiyorum, kendimi kasmıyorum onların yanında; yani kendim oluyorum. Birşey söylemek istediğimde zırt diye söylüyorum mesela; mail atmıyorum. Ve galiba onlardan da aynı samimiyeti bekliyorum.
Israrla bekliyorum yahu! Yılmadım yani!

Beni yalnız bırakmayan ve bilumum şımarıklıklarıma ses etmeyen kadim dostum Miyaw'a da teşekkür ediyorum. Nereye gittiğimizi ve ne yediğimizi merak edenler için Miyaw'dan gelsin; yıkılmadık ayaktayız
Genel konseptten de oldukça saptım farkındaysanız :)

Öhöö öhööm evet efendim bugün sizlerle bol cevizli, mis gibi tarçın kokulu, bir o kadar da sevimli minnoş minnoş muffinler yapacağız... Yani ben yaptım da siz de yapın diye diyorum :)



Ne lazım?

3 yumurta
1,5 bardak şeker
1 adet rendelenmiş havuç
2 bardak un
1/2 bardak sıvı yağ
1 bardak süt
1 bardak dövülmüş ceviz
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

Nasıl yaptım?

1. Yumurta ve şekeri çırptım. Bembeyaz oldu.
2. Kalan sıvı malzemeleri ekleyip biraz daha çırptım.
3. Tüm kuru malzemeleri ekleyip biraz daha çırptım.
4. En son havuç ve cevizi ekleyip azcık karıştırdım.
5. Küçük muffin kalıplarına paylaştırarak 180 derece önceden ısınmış fırında pişirdim.
6. Yerseniz kilo alırsınız. Yapın ama yemeyin.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

REÇELLİ MUFFIN ÇÖREK


Güzel yemek yapmak yetenek işi mi? Belki biraz. Ama bence iyi yemek yapmak için hem zihinsel zekanın, hem duygusal zekanın, hem de ruhsal zekanın (S.Q-Başarının gizemli boyutu diye de adlandırılıyor) gelişmiş olması lazım.
Düşünmek lazım, vakit ayırmak lazım, hesap yapmak lazım. Hayal etmek lazım.
Buradaki fikri görünce çok parlak ve zekice olduğunu düşündüm mesela. Muffin değil tam anlamıyla, ama şekli şemali mayalı bir hamura göre çok düzgün. Pufidik pufidik bir şey işte.
Ben tarifi biraz değiştirdim.



Ne lazım?

Hamuru için:
1 bardak ılık süt
1/2 bardak sıvı yağ
4 çorba kaşığı şeker
1 paket instant maya
3 bardak un
1/2 paket kabartma tozu
1/2 çay kaşığı tuz

İçine:
3/4 bardak marmelat (Ben çilek reçelini mutfak robotunda çektim)
Ceviz
Fındık
Kuru üzüm (Yarım saat kadar suda beklettim)
Tarçın


Nasıl yaptım?

1. Hamur için gerekli olan tüm kuru malzemeleri karıştırdım. (Maya hariç)
2. Ortasını açıp mayayı koydum. Mayanın üzerine ılık sütü de döküp yoğurdum. Bir bez ile örterek 1 saat kadar mayalanması için bıraktım.
3. Kabaran hamuru yaklaşık 5 mm kalınlığında açtım ve reçeli sürdüm.
4. Üzerine tarçın, ceviz, fındık ve kuru üzümü serptim. Sonra uzun kenarından kıvırarak rulo yaptım.
5. Bu ruloyu 12 eşit parçaya bölerek muffin kalıbına yerleştirdim. Yarım saat daha iyice mayalanması için beklettim.
6. Soğuk fırına koyup, 180 dereceye ayarladım.
7. Üzerleri kızarınca olmuş demektir. Çok sıcakken kalıplardan çıkarmamak lazım. Afiyet şeker bal olsun.

13 Mayıs 2010 Perşembe

LİMONLU TARTOLET


Her fırsatta söylüyorum; Mersin'liyim ben. Sokakları turunç çiçeği, limon çiçeği kokan bir şehirde büyüdüm.
Bahar aylarında hele, İstanbul'un ne olduğu belirsiz, puslu, basık havasından eser yoktur bizim orada.
Mart'ın sonu-Nisan'ın başı gibi ağaçlarda turunç çiçekleri açmaya başlar. Rüzgar tatlı tatlı eser. O çiçeklerin kokusunu duyunca gözlerini kapatır insan, o çiçek sen olursun o anda. Rüzgarla salınıp misler gibi kokan...
Güneş de hep oradadır; bir görünüp bir kaybolmaz çoğunlukla.
Narenciye memleketi ya, limon öyle tane hesabı satılmaz mesela. 3 kilosu 1 lira!
Cumartesi günü misafirimiz vardı. Mersin'den Zehra Teyze -ki kendisi Erdocan'ın annesi olur- ve Sevinç -ki kendisi Erdocan'ın kardeşi olur.
Limonlu birşeyler yapmalıydım. Belki az önce söylediğim şeyler yüzünden, düşünmedim başka çeşit birşey yapmayı. İllaki limon yani :)
Geçen hafta Remzi Kitapevi'nden aldığım kitaplarımı karıştırdım.
Annemin pasta defterini de karıştırdım. Ortaya karışık birşeyler çıktı sonunda her zamanki gibi.
Tereyağlı tart hamuru Maxine Clark'ın Tarts-Sweet and Savoury kitabından. Kreması annemin pasta defterinden.

Ne lazım?

Hamuru için (Rich shortcut pastry:
300gr un
1/2 çay kaşığı tuz
125 gr Sek Tereyağ (Soğuk ve sert olmalı; küp küp kesilecek)
2 yumurta sarısı
2 çorba kaşığı soğuk su

Kreması için:
1 yumurta
1 limon kabuğunun rendesi ve suyu
1 su bardağı su
1 çorba kaşığı buğday nişastası (suda eritilecek)
1 tatlı kaşığı Sek tereyağ

Mereng için:
2 yumurta akı
1 çorba kaşığı toz şeker
1 paket vanilya


Nasıl yaptım?
1. Bir kapta unu ve tuzu karıştırıp küp küp doğradığım tereyağını ve soğuk suyu ekledim.
2. Yumurta sarılarını da ekleyip, bıçakla karıştırdım.
3. Malzemeler karışınca yoğurmaya elimde devam ettim. Ele yapışmayacak bir hamur elde ediliyor; eğer un az gelirse 1'er tatlı kaşığı unu deneye deneye ekleyebilirsiniz.
4. Hamuru streç film ile sarıp, buzdolabına koydum; krema oluncaya kadar bekletmeniz yeterli olacaktır.
5. Gelelim kremaya. Yumurta ve şekeri mikser ile iyice çırptım.
6. Sonra bu karışımı tencereye alıp limon kabuğu rendesi, limon suyu ve nişastalı suyu ekledim.
7. Kaynamaya başlayıp katılaşacaktır. Ama muhallebi kıvamından da cıvık olacaktır; heyecan yapmayın.
8. Altını kapatıp tereyağını ekledim. Soğumaya bıraktım.
9. Dolaba koyduğum hamuru çıkarıp tartolet kalıplarına yaydım. (Hamuru merdane ile incelttim; böylece her yeri eşit kalınlıkta oluyor)
10. Tartolet kalıplarındaki hamura çatalla delikler açtım; üstlerine yağlı kağıt yayıp ağırlık yapması için içlerine nohut doldurdum. Böylece hamur fazla kabarmıyor ve içine krema doldurmak için yer kalıyor.
11. Önceden ısıtılmış 160 derece fırında 15 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarıp üstlerindeki ağırlıkları attım. Biraz çırpılmış yumurta sürmek gerekiyor bu aşamada içlerinin de kızarması için. Ama itiraf ediyorum ben sürmeyi unuttum! Tekrar fırına koyup 10 dakika daha pişirdim.
12. Fırından çıkmış ve soğumuş küçük tartolet kaplarımıza artık kremayı doldurabiliriz.
13. Yumurta akları, şeker ve vanilyayı mikserin en hızlı seviyesinde çırpmaya başladım. Koyu krema kıvamında bembeyaz birşey çıkıyor ortaya. Öyle ki kabı ters çevirdiğinizde bile bu beyaz köpükte bir akma, sarkma, hareket vs olmaması gerekiyor.
14. Beyaz köpüğü tartoletlerin üzerine düzensizce yayıp tekrar 180 derecelik fırına koydum. Başından ayrılmanızı çok tavsiye etmiyorum; zira hemen kızarıyor. Pembeleşince fırından çıkarabilirsiniz.
15. Ben bir de fırından çıkınca ısı tabancamla üstlerini daha çok kızartmayı tercih ettim. Ama bu çok gerekli bir ayrıntı değil sonuçta :) Afiyet, şeker bal olsun.
Ama dikkat topak topak et olmasın!

3 Mayıs 2010 Pazartesi

























 Basit şeyler de çok güzel olabilir aslında...
 






































Ne lazım?

Hazır milföy hamuru
1 yumurta
Haşhaş tohumu
Keten tohumu
Ayçekirdeği içi
Kaşar peyniri
Tulum peyniri

Nasıl yaptım?

1. Yumuşamış milföy hamurlarına çırpılmış yumurtayı sürdüm.
2. Bazılarını haşhaş tohumu ile, bazısını ayçekirdeği ve bazılarını da keten tohumu ile kapladım.
3. Onların da üstüne kaşar peyniri ve tulum peyniri serptim.
4. Şeritler halinde keserek kıvırdım.
5. Üzerlerine tekrar yumurta sürerek 190 derece fırında pişirdim.

Not: Daha değişik versiyon ve daha nefis fotolar için bkz. Cafe Fernando.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Eminönü

Bugün resmen Nişantaşı'nda mahsur kaldık. Beslenme uzmanından çıktıktan sonra bir süre boş sokaklarda yürüdük. Taksi yok, otobüs yok... Metro var dedik, yürümeye devam ettik. Karşımıza Remzi Kitabevi çıkmasın mı! Daldım hemen tabii, doğruca üst kattaki yemek kitaplarının olduğu bölüme; 3 tane kapıverdim.
Metroyu da kapatmışlar bu arada; Mecidiyeköy'e kadar yürüyüp metrobüse bindik; kan ter içinde...

Neyse bir şekilde vardık Eminönü'ne. Önceden araştırdığım kadarıyla pasta malzemeleri satan yerlerden en iyilerinden biriymiş Nüans... Sohbet muhabbet derken, iş yeri sahibinin de kızı reklamcıymış bu arada; oldukça fazla konumuz çıktı doğal olarak. Dükkandakilerin hepsi çok ilgiliydi.
Gözüm döndü resmen orada, tart kalıpları, modelleme malzemeleri, pasta çemberleri, makarna kesme aletleri derken ben dalıp gitmişim.  Aldıklarım şu şekilde: Büyük tart kalıbı, küçük tartölet kalıpları, ölçü kapları, muffin kalıbı veeeee en mutlu olduğum ise ısı tabancası! Artık gelsin creme brulee'ler, çeşit çeşit merengler efendim :)



Haftasonu bitene kadar

Düşünsenize, haftasonu yok! Tatil yok! Para kazanmanın anlamı kalır mı o zaman?
Kalmaz. Haftasonu için çalışıyoruz ya zaten.
Haftasonu geldi, kendimle kalmak istiyorum. İçimi dinlemek istiyorum.
Boş boş durmayayım ama. İyi birşey yapayım. Hem benim için iyi olsun, hem de sonra başkasına da iyiliği dokunsun kıyısından köşesinden. Ben de birşey ekleyeyim, birşey üreteyim.
Bunun duygusu bambaşka çünkü.
Sonra Pazar akşamı geldiğinde, çok kötü hissediyorum kendimi; yedik yine koca haftasonunu diye.
Yarın biraz kitap bakacağım. Kanyon'daki Remzi kitabevi beni oldukça mutlu ediyor mesela; başka yerde bulamadığım yabancı yayınlar bile var orada.  Evet, acaip güzel yemek kitapları da var.
Belki Eminönü'ne de giderim. Mutfak, pasta vb malzemeler bulabileceğim yerler varmış orada. Daha önce de aradım gerçi ama bulamadım malesef.
Fotoğraf da çekerim. Pek yeteneğim olduğu söylenemez ama uğraşıyorum işte. Bu arada fotoğraf kursuna başlayacağım Haziran'da. Daha güzel fotoğraflar koyacağım buraya artık.

Kararımı verdim o halde; bu haftasonu bitene kadar
  Biraz daha kilo verdiğimi öğrenmek
  Kendimle kalmak
  Bir kitap almak
  Yeni bir yer görmek
  Aşkla yapmak
  Yaptıklarımı paylaşmanın ve birşey daha üretmiş olmanın o nefis duygusunu tekrar yaşamak istiyorum...