Recent Posts

27 Nisan 2010 Salı

ANNEMİN SUSAMLI KURABİYESİ


 Bazı tatlar vardır ya hani, ya da bazı kokular... Bir kişiye, bir mekana, bir zamana aittir. Onu hatırlatır yani... Bana annemi hatırlatan tatlar var mesela. Okuldan gelip daha çantamı bile fırlatmadan bir köşeye, bir bardak sütle ne yiyeceğimizi haber verirdi kardeşimle bana. Çaylı kek, batırığın kavrulmuş tahini, un kurabiyesi...

İşte o kavrulmuş tahin kokusuyla un kurabiyesi kokusunun birleşimi vardır bir de; annemin susamlı kurabiyesi!

Henüz anne olmadığım için, o kadar güzel olmaz belki ama ben denedim yine de...

1. Bir paket margarin
2. Bir çay bardağı kavrulmuş susam
3. Bir çay bardağı pudra şekeri
4. Bir paket vanilya
5. Bir paket kabartma tozu
6. Yarım çay kaşığı tarçın
7. Aldığı kadar un


Nasıl yaptım?

Öncelikle annemin pasta defterini kaçırdım. Malzemeleri hazırladım. Sonra margarin, susam, kabartma tozu, vanilya, tarçın ve pudra şekerini karıştırdım. En son da unu ekledim.
Hamuru buzdolabında yarım saat dinlendirdim.
Cevizden biraz küçük yuvarlaklar yaparak, 180 derece fırında pembeleşmeye başlayana kadar pişirdim. (Pembeleşene kadar değil, pembeleşmeye başlayana kadar)
Üzerine de pudra şekeri+tarçın karışımı serptim.

19 Nisan 2010 Pazartesi

ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR

Yemek yapmaktan daha güzel olan şey, yemek yemek... Dün şuna karar verdim: Yemek yemekten daha güzel olan şey, istediğini giyebilmek. Belki bu biraz elmalarla armutları karşılaştırmak gibi oldu ama ikisi de insana haz veren şeyler değil mi? Ve artık şuna eminim ki, daha sağlıklı olmak ve daha iyi hissetmek için bazı yemeklerden vazgeçebilirim :)

Dün bir pantolon aldım mesela. Daha önce o mağazanın hiç bir şeyi olmazken üzerime, şıp diye oluverdi açık mavi renkli jean! Şok şok şok! Beni gören zannederdi ki, acaip önemli birşey başarmışım, çocuklar gibi şendim yani :)

Neyse, geçen hafta verdebildiğim 300 gr'ın ardından, beslenme uzmanım bana bol enginarlı bir liste vermişti. E çok severim zaten! Bu sabah erkenden uyanıp yapıverdim. Enginarın özel bir karakteri olduğuna inanıyorum. O kadar büyük yapraklı, tüylü müylü birşeyin içinden çıkan ufacık lezzetli bir çanak...


Ne lazım?
4 enginar (Çok büyük olanlar genelde kılçıklı oluyor; dikkat)
250 gr bezelye
1 havuç
1 soğan
Dereotu
Zeytinyağı
Tuz
Taze çekilmiş karabiber


Nasıl yaptım?
1. Soğanı ince doğrayıp, zeytinyağında biraz kavurdum.
2. Bezelye ve havucu ekleyip kavurmaya devam ettim.
3. Tuz ve taze çekilmiş karabiberi ekledim.
4. Enginarları da tencereye alıp, bezelyeleri enginar çanaklarına paylaştırdım.
5. Yaklaşık 1 bardak sıcak su ekleyip, kapağını kapattım.
6. Suyu bitebilir, sık sık kontrol etmek lazım. Havuç ve bezelyeler pişince enginar da pişmiş demektir.
7. Soğuk yenmesi gerekir :) Dereotuyla servis edilebilir.

Photographed by Aras

18 Nisan 2010 Pazar

Pazar sabahı...

Diyetteyken güzel bir Pazar kahvaltısı nasıl olur? Peynirinizi yumurta ile değiştiriveriyorsunuz, güzel bir omlet yapıyorsunuz. Yanına da yağ ilave edilmemiş domates-acı biber-salatalıktan oluşan salata ve taze nane...


OTLU OMLET





Evdeki tüm yeşil otlar (Benim omletimde nane, maydonoz, dereotu ve fesleğen var)
Kişi başı 1 yumurta
Tereyağ
İstediğiniz bir çeşit peynir (Benim omletimde beyaz peynir var)

10 Nisan 2010 Cumartesi

300 gr!

Gerçekten yemiyorum. Evet, bu blogtaki herşeyi ben yapıyorum ama vallahi de billahi de tadına bile bakmıyorum. Peki neden bu hafta sadece 300 gr verdim ben ey yüce Tanrım'm!

Beslenme uzmanım bunun normal olduğunu söyledi. Her bir kiloyu bir hafta almadığım gibi, her bir kiloyu da bir haftada veremezmişim. Hmmm mantıklı... Ama önümden geçen çilekli tartöletler, dereotlu poğaçalar, fıstıklı şöbiyetler... Sonracığıma içinde pirinç var diye yemediğim kabak dolmaları! Size sesleniyorum! Verdiğim kilolar çektiğim acılara değsin artık :)

Beslenme uzmanıma sevgiler saygılar... :) Bu haftaki listemi çok beğendim.

9 Nisan 2010 Cuma

Photographed by Miyaw


Özlem ablamın güvenli kollarından, başka bir bahçenin dikenli yollarında yürümeye başladım bu hafta. Biraz gergindim, biraz tedirgin, ama heyecanlı ve umutlu.
Çok içimden konuştum bu hafta, herkese bir cevap verdim :) İnsanların beni ne çok sevdiğini anladım, özlediklerini... Hiç farketmemişim önceden, öyle akışında gidiyormuş herşey, hiç düşünmemişim.
Şimdi farklı bir yerdeyim, farklı bir organizmanın içine girmiş bulundum. Bu organizmanın huyu nedir, suyu nedir, kuralları nedir, garip alışkanlıkları var mıdır -ki bence var :)- ne yer ne içer bilmiyorum. Ay nasıl geldim ben buralara, neden geldim onu da bilmiyorum. Ama sorgulamanın alemi yok artık, şimdi çalışma, alışma, bir de burada akışına bırakma zamanı. Zaman geçiversin, herşey iyi oluversin,

Ve bu buhranlar&düşünceler silsilesi içindeyken kendimi yine mutfakta buldum. Miyaw da geldi bu sefer; hem el verdi bana hem fotoları çekti. Çikolata kokusu bizi bizden aldı; acı Türk kahvesi eşliğinde...


Ne lazım?

160 gr beyaz çikolata
200 ml krema
1/2 paket vanilya
500 gr milföy hamuru
1 kase dondurulmuş böğürtlen
1 muz
Pudra şekeri ve kakao (süslemek için)

Nasıl yaptım?

1. Milföy hamurlarını ikiye bölerek tepsiye dizdim. Önceden ısıtılmış 200 derece fırında, altın rengi olana kadar pişirdim.

2. Kremayı sos tenceresine aldım. Kaynamaya başlayınca ateşten aldım ve kırılmış beyaz çikolatalarla vanilyayı ekledim. Çikolata iyice eriyinceye kadar karıştırdım. Soğuyunca buzdolabına koydum.

3. Soğuyan çikolatalı kremayı mikser ile hızlıca çırptı Miyaw. (3-4 dakika kadar çırpılması lazım, ancak öyle kıvamı koyulaşıyor.)



4. Pişen puffları 2'ye ayırarak içine kremayı sürdük. Bazılarına böğürtlen, bazılarına da dilimlenmiş muzları koyarak kapattık.

5. Böğürlenli pufflara pudra şekeri; muzlu pufflara da kakao+pudra şekeri serptik. Çok güzel oldu.


4 Nisan 2010 Pazar

Pumpkin Pie

Miyaw'la Zencefil'e gitmiştik bir keresinde. Çok aç olmamamıza rağmen, masaya bir sürü şey söyleyip, hepsinin tadına bakma çabasına girmiştik. Hepsi için ayrı yorum yapacağız ya, çatlarız yoksa! Yemekler kadar arka masada oturan çift de bizi acaip meşgul etmişti. Taaa masanın bir ucundan sevgilisine ağzını uzatmak suretiyle diğer uca doğru uçan adam koparmıştı bizi :)

İşte o gün, masaya söylediğimiz tatlı "Pumpkin Pie"dı. Biraz az şekerliydi, bir de gereğinden çok yumuşaktı. Çamur gibi yani. Ama ben söylemiştim Miyaw'a, "ben bunu daha güzel yaparım" diye. Veeee yaptım.
Buyrun efendim.














































500 gr balkabağı (küp küp doğranmış)
4 çorba kaşığı su
3 yumurta
3 çorba kaşığı esmer şeker
2 kaşık un
1 çay kaşığı tarçın
Ceviz büyüklüğünde taze zencefil (rendelenmiş)
1 bardak süt

Tart Hamuru
250 gr un
4 çorba kaşığı pudra şekeri
125 gr tereyağ veya margarin (dolaptan yeni çıkmış olmalı)
9 çorba kaşığı soğuk su

Nasıl yaptım?





1. Tart hamurunu yapmak için yukarıdaki tüm malzemeleri karıştırıp iyice yoğurdum. Sonra üzerini bezle kapatıp buzdolabına dinlenmeye bıraktım.














2. Balkabaklarını küp küp doğrayarak tencereye koydum. Üzerine şeker ve 4 kaşık kadar su ekledim. Eğer buharlı pişiricide yapsaydım, ayrıca su eklememe gerek kalmayacaktı tabii. Balkabakları iyice yumuşayıncaya kadar ağzı kapalı şekilde, kısık ateşte pişirdim. Piştikten sonra çatalla ezdim.

3. Bu karışıma tarçın, rendelenmiş taze zencefili ekleyip soğumaya bıraktım.

4. Soğuduktan sonra unu, yumurtaları ve sütü ekleyerek şöyle bir karıştırdım.






















5. Buzdolabından hamuru çıkararak oklava ile incelttim. Yaklaşık yarım cm kadar incelttiğim hamuru tart kalıbına yerleştirdim, kenardaki fazlalıkları aldım. Sakın bu fazlalıkları atmayın, az sonra kullanacağız onları.

6. Hazırladığım harcı hamur havuzcuğunun içine döktüm.

7. Tartın kenarlarından artan hamuru tekrar incelterek, kurabiye kalıpları ile şekiller kestim ve tartın üzerini bunlarla süsledim.



8. Önceden ısıttığım 190 derece fırında tart hamuru hafif kızarıncaya kadar pişirdim. İç harcının da iyice pişmesi için, tepsinin üzerini alüminyum folyo ile kaplayarak 15 dk daha pişirdim.

9. Servis ederken üzerine pudra şekeri serpebilirsiniz.

Uyarlama: 200 Delicious Deserts by Sara Lewis.

Yeni bir başlangıç...

Genelde ilk yazılar düzenli yazılır. Benim yaptığım gibi ara bu kadar açılmaz. Aslında yazım 3 haftadır hazır; ama bir türlü vakit bulamadım. Benim kendime ayıracak hiç vaktim yoktu ki kış boyunca.
Ama bahar geldi artık, benim de hayatıma bahar gelsin ne olur! Bu ümitle ben de bir adım attım. Kafamda bir sürü soru, iyi mi yapıyorum kötü mü bilmiyorum. İyi olmasını ümit ediyorum.
Umarım herşey çok güzel olur bu baharda. Umarım yine hayatın dışında kalmam, pişman olmam, yine hep alnım açık olur, üstesinden gelirim. Umarım bu yeni işimde herşeyin altından kalkarım, kendime birşeyler daha katarım. Umarım biraz daha büyürüm ben bu baharda...
Ve umarım bloguma daha çok yazar, daha çok şey paylaşırım...